Pazar, Kasım 20, 2011

eğir nasip

sanayinin kapısından hızlı adımlarla ilk oto tamircisine doğru yöneldi. içeri girdi, dört buçuk kişi gördü. birincisi kapıda çay ve sigara içiyordu, ikincisi de ona eşlik ediyordu. bir tanesi dükkanın sağ arka köşesinde bulunan muslukta ellerini yıkamaktaydı, 8 adım arkasnda ki masanın üzerinde yarı açılmış bir poşetin içinde duran yarım ekmek köfte ve bunlardan ayrı masanın duvar kenarına yakın durmakta olan kola şişesinin muhtemel sahibiydi. buçuğuncu kişi de beline kadar olan kısmı 2003 model bir arabanın altına uzanmıştı, sadece bacaklarını görünmekteydi. arabanın sahibi muhtemelen kapıdaki birinci kişiydi. elbiselerinde oraya ait olmayan bir hava vardı ve temizdi.
adam konuştu
- levye lazım bana.
lavaboda ki çocuk atıldı
- ne levyesi abi
ikinci adam cevap verdi
- leyve istiyosan nalbura bakcan, buralarda bulamazsın.dedi. mimiklerini değişirip devam etti
- napcan levye yi yeğenim.
adam cevap verdi
- kafayı kırcam,
dedi ve tükkandan ayrıldı,

Çarşamba, Kasım 16, 2011

(..) ses ve korku


her an içinde kaybolacağım bir çatışma yaratacak gibi duruyorsun karşımda ve yağmurun saçakları aşındırdığı, dingin bir istanbul akşamında ses veriyorsun , yönümü kaybetmiş olmaktan korkuyorum ve hızlı bir ölüme adım atmaya karar veriyorum. sana gelebilmek için verilen tüm uğraşılar, hiçbir kayıp sokağı aşındırmıyor, gece kış aylarında ise yine, uzun ve uzun oluyor. ve sen ses veriyorsun. yönümü kaybetmiş olmaktan hep korkuyor oluyorum, her bir kan zerreciği, sonu kanla bitecek bir isyan içinde damar çepherlerimi zorluyor. yönümü kaybetmiş olmaktan korkuyorum, iki ihtimal arasında herhangi bir kayıp sokağa atıyorum kendimi, uzun ve uzun gece boyunca altına indiğim her sokak lambası tarafından yaşanmış tüm geçmişlerden sorguya çekiliyorum. gecenin en umutsuz virajında, çayını demli ve sürekli üç şekerli içen eski bir kimsesize rastlıyorum, derin bir nefes alımında. güçlü ve yıkıcı bir fırtınadan sonra gelebilecek daha güçlü ve daha yıkıcı bir fırtına huzursuzluğunda konuşuyor, yönünü kaybetmekten mi korkuyorsun. yönümü bulduğumda onu bulamamaktan korkuyorum diyorum bir an. sessizlik çoğalıyor, yaslı ve sorgucu tüm kayıp sokaklardan geçiyorum her bir gölgeye sinerek, bacaklarımda ki taakatsizliğe yenik düşmeden önce kayıp bir sokak lambasına yaslanıyorum.ses veriyorsun ışık sızdırmaz aralıklardan, havada kalan sessizlikliklerden. yönümü kaybetmekten şimdi çok daha fazla korkuyorum. içim içime sustukça her an seni bulacak gibi üşüyorum. saçakları aşındıran sensizlik-sessizlik ve kimsesizlik.
ses veriyorsun...
saçakları aşındıran her bir yağmur zerreciğine inat yönümü kaybetmiş olmaktan,bulduğumda seni bulamamaktan ve tekrar kaybetmekten... çok korkuyorum.