Perşembe, Nisan 21, 2011

sıfır mrb

soğuk günlerin gecelerine itafen çizilmiş yol haritaları,
uzun ince ve çokça.
aklımda tek bir cümlesiz ve sessiz,
kanatsız olan herşey ve terbiyesiz kaplumbağalar
gökkuşağından önce aklıma yanaşacak bir dal parçası, şiddetli bir rüzgâra çok direnmiş.
Gitmek ya hep kendi içine dönmek gibidir
ya da
değildir,
nerden bilebilirim.
bilemem.
bir de abimi çok özledim..

Pazar, Nisan 17, 2011

12 Renk Hikayesi - 1. Hikaye

Kalemliğin içinde duran, on iki farklı renkli kalemi üçer beşer hızlıca eline alıp, tek tek saymaya başladı. Kalemlik şimdi daha boştu. Kalemleri masanın üzerine aynı hizada sıraladı. Bir kâğıt parçası çıkarıp gözüne en ilginç renkteki kalemle adını uzunca el yazısıyla yazdı. Sonra başka bir renk denedi. On iki renkte on iki kez adını yazdıktan sonra, kalemleri toplayıp yerine koydu ve adının on iki renkle yazılı olduğu kâğıt parçasını eline alıp incelemeye başladı. Alt alta sıralanmış, ilk bakışta aynı kişi tarafından yazıldığı rahatça anlaşabilecek olan kâğıt parçasına baktıkça her bir rengin birbirinden değişik bir karakterde yazıldığını fark etti. Hepsinin kendisine ait uzun kısa, yuvarlak çizgileri mevcuttu. Bazı çizgiler cesur bazılar ürkek. Sanki on iki farklı renkteki kalem kardeşin, birbirinden farklı hikâyelerini dinler gibi hissetti. Hangi renge baksa o konuşmaya başlıyordu, sonra bir başkasına dönüyordu ve bazıları da konuşmaya hala devam ediyordu, hepsini garip bir tebessümle sabırla dinliyordu. İçlerinde sakince hiçbir şey söylemeden, sessiz bir ifade takınmış, etrafı izleyen siyah renkliyi fark etti. Çok suskundu. Siyah renkliye bakarak

- Senin neyin var? Diye sordu.

Siyah renkli başını yavaşça kaldırıp, gözlerinin içine baktı.

- Nasıl! Diye cevapladı.

- Sen hiç konuşmuyorsun, Neden? Dedi.

Her bir kardeşin suskunluğu gözle görülür olmuştu, hepsi birden siyah renkliye bakıyordu.

-        Ben çok sık konuşmam, kardeşlerim hep benim yerime konuşur ve anlatır. Onların tüm hikâyelerin içinde ben de varım zaten ve ben ne zaman konuşursam kötü bir şey gelir başımıza, o yüzden çok konuşmam. Hatta hiç konuşmam, sadece dinlerim.

Aldığı cevaba biraz sessiz kalarak devam etti. Düşünceli,sordu.

- Peki, şimdi başımıza kötü bir şey mi gelecek?.

- Bilemiyorum, belki gelmez. Belki bunu bir istisna olarak kabul eder, belki de etmez.

- Kim?

- Bilmiyorum kim olduğunu, varlığını hiç sorgulamadım daha önce. Ama her konuştuğumda başımıza kötü bir şey gelmesini sağlayan biri belki vardır, belki de yoktur.

Siyah renklinin konuşmamasının daha iyi bir fikir olduğu geçti içinden. Başına kötü bir şey gelmesini istemiyordu. Başını sallayarak, onaylar gibi siyah renkliyi susturdu. Zaten konuşmak için de pek bir nedeni yokmuş gibi bakıyordu. Diğer kardeşlerde bir tedirginlik hissediyordu. Turuncu öne atıldı. Ve anlatmaya başladı.

- Hayallerle dolu ve korkularla sınanmış olan her şey. Tüm yaşantında yaşanmış olanın tanımlanması, bir anda karşına çıkacak olan şey. Yüz yüze kaldığında kendini daha iyi tanıyabileceğini düşündüğün ve kaç kez kendini sınamış olsan da her defasında tüm bildiklerini unuttuğun şey. Seni gezgin bir dünyanın suskun anlatıcılığına zorlayan, düşünebileceklerinden hep daha fazlası, dokunduğunda ansızın kayıp, gözlerinin içine bakmana izin vermeyen, cesaret ettiğinde üzerine tüm gücüyle yüklenen şey.

- Nedir bu?

- Korkun.

Yavaş bir refleksle geriye yaslandı. Filler geldi aklına. Uzun ömürlü hafızalar sahiptiler. Uzun ömürlü korkular.

Kat kat üzerine binmiş korkularını keskin bir ifadeyle kesebilseydi

kaç yaşında

olabilirlerdi.